Gezi Parkı Direnişi Makale Serisi – 8
Türkiye Ayakta: Toplumsal Hareket Teorileri Bağlamında İlk Sorular ve Düşünceler
Türkiye üç haftadır toplumsal gösterilerle çalkalanıyor. Yakın tarihinin belki de en süreğen, kitlesel ve yaygın protesto dalgasıyla sarsılmış durumda. Yurtiçinde ve yurtdışındaki pek çok gözlemci olayları büyük bir sürpriz olarak değerlendiriyor. Gezi Parkı’nda başlayan ufak çaptaki eylem, hükümet karşıtı geniş kapsamlı bir halk direnişine dönüştü. Bu satırları yazdığım sırada, bir süredir Taksim’den çekilmiş olan (üniformalı) polis alana gaz bombaları ve tazyikli suyla geri döndü. Pek çok vatandaş, gazeteci, entelektüel, aktivist, kısacası her kesimden insan İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve diğer şehirlerde olanları takip etmekten kendini alamıyor. Bu koşullarda siyasi açıdan sakin kalmanın ne kadar zor olduğunun bilincindeyim. Kaleme aldığım bu yazıda ise kısaca toplumsal hareket kuramlarına değinerek Türkiye’deki ayaklanmaların farklı açılardan nasıl incelenebileceğinden bahsedeceğim. Bu noktada, “neden şimdi?” sorusuna tek bir yanıt vermekten ziyade, gösterilerin daha yerel anlatılarına odaklanmayı anlamlı buluyorum. Şüphesiz ki, polisin elinde vücut bulan devlet şiddetine insanların bu derece kitlesel bir düzeyde maruz kalmaları ile bunun ortaya çıkardığı bireysel ve kolektif deneyim ve duygular bu anlatılar arasında belki de en ön planda yer alıyor.