18 Aralık Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Olayları Üzerinden Gerçeğin Yeniden Üretimi
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli felsefi figürlerinden olan Michel Foucault yetmişlerin ortasından itibaren sosyalbilimsel metodolojisinde bir dönüşüme giderek gücün söylem üzerindeki etkisine odaklanan, Nietzsche’nin jeneoloji/soybilim adını verdiği metodolojik aracı çalışmalarında kullanmaya başladı. Foucault’nun dilbilimsel-tarihsel bir metot olan ve çoğunlukla söylem sistemlerini analiz ederek düşünce sistemlerinin tarihsel süreç içerisinde nasıl oluştuğunu ortaya çıkarmaya çalışan arkeolojiden; söylem sistemlerinden çok onların nasıl oluşturulduğuna odaklanan jeneolojiye[1] dönmesinin temel sebeplerinden biri “bilgi güçtür” özdeyişinin tersine çevrilip aslında gücün de bilgi olabildiğini ve bu iki kavramın birbirinden ayrılamayacağı gerçeğini fark etmesiydi[2]. Soybilimsel metodunu ilk kez kullandığı, Türkçeye “Hapishanenin Doğuşu”[3] adıyla çevrilen kitabında ve sonrasında Foucault’nun ısrarla altını çizdiği bir gerçek vardı: Güce sahip olanlar isterse bilgiyi de yaratabilir ve gerçeği de değiştirebilirdi. Bu bağlamda 1972 tarihli “Bilginin Arkeolojisi” kitabında “…her toplumda söylemin üretimi söylemden kaynaklı güç ve tehditleri defetmeye yönelik belirli prosedürlere göre kontrol edilmekte, elenmekte, düzenlenmekte ve yeniden bölüştürülmektedir” demişti[4]. Aslında bu görüşü Foucault’dan önce “1984” romanında yarattığı distopyada Georg Orwell betimlemişti[5]. Romanda, Okyanusya ülkesinin Doğruluk Bakanlığı’nda çalışan Winston Smith’in gözünden önce müttefik Doğu Asya ile birlikte Avrasya’ya karşı büyük bir azimle savaşılırken, bir gün içinde Avrasya’nın ezeli dost olup Doğu Asya’nın mutlak düşman ilan edilmesini ve tarihin bile sil baştan değiştirilip yeni bilginin derhal doğruya dönüşmesini izleriz. Bu makalenin amacı jeneolojik bir analiz yapmak değil; ancak, hem Foucault’nun arkeolojiden jeneolojiye geçerken altını çizdiği hem de Orwell’in distopyasında örneklediği bilginin iktidar yoluyla yeniden üretiminin yakın bir Türkiye örneğini kısa bir medya taraması ile ortaya koymak.