Yeni yıl Devrimci İşçi Sendikaları Konfedarasyonu (DİSK) için umut verici gelişmelerle başlamadı. Hükümetin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tavsiyesi doğrultusunda hareket edeceğini varsayarken, 2012 yılı asgari ücreti resmi açıklaması DİSK’in beklentilerini boşa çıkardı. 2011’de asgari ücret aylık 659 TL idi. Bu miktar 2012’de iki defa yüzde 6’lık artışlarla yükselecek. Sonuç itibariyle, TÜİK tavsiyesi doğrultusunda beklenen 1000 TL yerine hükümet asgari ücret artışını 739 TL ile sınırlı tutacak.[1] DİSK’in sert tepkisi, iktidarın bu şekilde vatandaşlarını insancıl şekilde yaşamaktan yoksun bıraktığı yönündeydi. Açıklamadan sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yapan binlerce gösterici polis tarafından biber gazıyla karşılanıp, 38 sendika üyesi tutuklandı.
İlk bakışta DİSK’in tepkisi abartılı görünebilir. Bir yıl içinde asgari ücretin yüzde 12’lik artışı çalışma koşullarında önemli bir ilerlemeye benzemekte. Lakin, bu verinin daha yakından incelenmesi gerekiyor. İlk olarak, enflasyon, başarılı birkaç seneden sonra, 2011’de Merkez Bankası’nın tahminlerini ikiye katlayarak yüzde 10.5’e çıktı.[2] Sonuç olarak asgari ücretin gerçek yükselişi çok daha düşük olacaktır. İkinci olarak, sendikaların öne sürdüğü önemli bir nokta sürekli olarak büyüyen ekonominin getirdiği varlık artışının adil bir şekilde yayılmaması. Asgari ücret reformunun yetersizliği bu ücreti alanların ülkenin süratli ekonomik büyümesinden paylarını almadıklarının göstergesi. Bu noktayı vurgulamak için sendikalar milletvekili emekli maaşlarındaki artışa işaret ediyor. Emekli milletvekilleri yüzde 25’lik bir artışla aylık toplam 6200 TL emekli maaşı alacaklar. Hatta kamuoyu baskısı olmasaydı ilk öngörülen yüzde 60’lık artışla bu miktar 8000 TL olacaktı.[3]
Asgari ücret işçileri ve ülkenin artan varlığını toplayan üst katman arasındaki fark 1979 sonrası Türkiye ekonomisinin yapısal asimetrilerinin göstergesi. 1980 askeri darbesi ve beraberinde gelen iş piyasası liberalizasyonu sendikalaşmış işgücünü tamamen kırıp, bu grubu çok zayıf durumda bıraktı. Rekabetçi sermaye birikiminin güçlerini sınırlayacak etkili bir karşı gücün yokluğunda, işçiler gerçek maaşlarının yükselmedeğini hatta 1994 ve 2000/2001 krizlerinde gerilediğini gördü. Bu hadise, birkaç kriz senesi hariç, gayrisafi yurtiçi hasılanın büyümesine karşı tam bir zıtlık içinde gerçekleşti.[4]
Asgari ücret üzerine bu son sürtüşme liberal Türk ekonomisinin dengesiz dağıtıcı hareketleri ışığında yorumlanmalı. Sermaye birikiminin hacminin artmasına rağmen, bu bolluğun asimetrik dağıtımının eriştiği nokta toplumun büyük kesimlerini çok düşük geçim düzeylerinde yaşamak zorunda bırakıyor. Bu bağlamda yüzde 12 asgari ücret artışının varlık dağıtımında süregelen yapısal eşitsizliği örtmekten başka bir sonucu yok.
Mirko Van Pampus
Bu makaleyi şu şekilde referans vererek kullanabilirsiniz:
Van Pampus, Mirko (Mart, 2012), “Bitmeyen Hayal Kırıklığı: Türkiye’de Ücret Eşitsizliği”, Cilt I, Sayı 1, s.10-11, Türkiye Politika ve Araştırma Merkezi (AnalizTürkiye), Londra: AnalizTürkiye(http://researchturkey.org/dev/p=188&lang=tr)
238&nID =10350&NewsCatID=347 [Accessed 31 December 2011].